DENİZCİLİK TARİHİNDEKİ İSYANLAR

Kaptana karşı denizcilerin ayaklanması ve geminin kontrolünü ele geçirmeleri, özellikle Büyük Keşifler Çağı’nda sık görülen bir durumdu. Bunun tabi birtakım nedenleri vardı; yolculuk sürelerinin çok uzun olması ve nereye gidildiğinin bilinmemesi bu dönemde çıkan isyanların temel nedeniydi, buna bir de kaptanların denizcilik bilgilerine karşı duyulan şüpheler eklenince isyan kaçınılmaz oluyordu. Denizciler ikiye ayrılıyor ve güvertede tam bir iktidar savaşı yaşanıyordu.  Örneğin Macellan’ın dünya çevresinde yaptığı ünlü seferde çıkan isyan,  asilerden birinin öldürülmesi, bir diğerinin idam edilmesi ve isyana karışan diğerlerinin ıssız bir adada bırakılmasıyla sonuçlanmıştı. Ünlü kâşif Henry Hudson, gemisinde çıkan isyanı bastıracak kadar şanslı değildi; Discovery adlı gemisiyle Kuzey Amerika kıyılarına yaptığı seferinde kaptanın ısrarına rağmen daha ileri gitmek istemeyen mürettebat, kaptanı ve ona sadık birkaç adamını bir filikaya koyarak ölüme terk etmişlerdi.

Henry Hudson,  oğlu ve adamlarıyla beraber bugün kendi adıyla bilinen körfezde bir filika içerisinde ölüme terk edilmişti.

Bunun yanında maaşların ödenmemesi, yiyecek ve içecek sıkıntısı, hastalık, denizcilerin angaryalardan bunalmaları, sert cezalar, haksızlıklar, ganimet paylaşımında çıkan tartışmalar ve siyasi birtakım nedenler de çağlar boyunca gemilerde birçok isyanın patlak vermesine neden olmuştur. Şimdi bu isyanların nedenlerini ve gelişim süreçlerini daha iyi anlamak için denizcilik tarihinin en ünlü isyanlardan bir kaçını kısaca gözden geçirelim:

KOMPLONUN NEDEN OLDUĞU BİR FACİA: BATAVIA

1648 yılında Amsterdam’da inşa edilen Batavia, Hollanda Doğu Hindistan Şirketinin (VOC) ticaret gemilerinden biriydi. Gemi 27 Ekim 1628’de çıktığı ilk seferinde kaza yapmış, kazazedeler arasında çıkan kanlı ayaklanma ile tarihe geçmişti.

Yolculuk esnasında geminin kaptanı Francisco Palsaert’e karşı ikinci kaptan ve geminin serdümeni tarafından bir komplo kurulur.  Gemi Cape Town’dan ayrıldıktan sonra erzak dağıtımını durdururlar,  serdümen gemiyi gizlice rotasından saptırır ve filonun geri kalanıyla bağlantısını keser.  Komplocular çevrelerine küçük bir grubu toplayarak isyanı ateşlemek için kaptanı sert disiplin önlemleri almaya yöneltecek bir olay tertip ederler; ancak kaptan komplocuların beklediği cezaları vermez ve isyan ertelenir.

İlk seferinde kaza yapan ve batan Batavia’nın aslına sadık kalınarak yapılan bir kopyası bugün Hollanda’da Lelystad şehrinde sergilenmektedir.

4 Haziran 1629’da gemi Batı Avustralya kıyıları açıklarında kayalıklara çarpar; 322 kişiden 40’ı boğulur ve sağ kalanlar yakınlardaki bir adaya çıkmayı başarırlar. Yiyecek ve içme suyu sınırlı olduğu için kaptan ve yardımcılarından oluşan bir grup ana karada su aramaya giderler, temiz su kaynağı bulamayınca da rotalarını kuzeye çevirerek 33 günlük bir yolculuktan sonra hiç kayıp vermeden Batavia’ya (bugünkü Jakarta) ulaşırlar; bu denizcilik açısından gerçekten de büyük beceri isteyen bir iştir. Karaya ayak basar basmaz güverte lostromosu ve serdümen, ihmal sonucu kazaya sebebiyet verme suçundan tutuklanır ve idam edilir. Kaptan Palsaert, kazazedeleri kurtarmak için 2 ay sonra adaya geri döndüğünde büyük bir ayaklanma çıktığını öğrenir. Kazazedelerden sorumlu ikinci kaptan, mevcut kaynakları daha uzun süreliğine kullanabilmek için yanına aldığı adamlarıyla  içlerinde kadın ve çocukların da bulunduğu en az 110 kişi öldürtmüştür. İsyana karışanlar hemen orada yargılanır, ikinci kaptan ve elebaşları yakın bir adaya götürülerek önce elleri kesilir, sonra da asılırlar. İki kişi ikinci derecede suçlu bulunarak ana karaya bırakılır ve kendilerinden bir daha haber alınamaz.

HAKSIZLIĞA UĞRAYAN DENİZCİLERİN İNTİKAMI: HERMIONE

1782’de denize indirilen HMS Hermione İngiliz Kraliyet Deniz Kuvvetlerinin 32 toplu beşinci sınıf bir firkateyniydi,  İngiliz denizcilik tarihinin en kanlı isyanı bu gemide yaşanmış, kaptanı dâhil rütbeli subayların çoğu öldürülmüştü.

İsyanı tetikleyen mürettebat arasında sevilen bir subay olan deniz asteğmeni David Casey’in rütbesinin indirilerek haksız yere cezalandırılması, gabyerlerin ölümü ve denizcilere verilen diğer sert cezalardır. İsyandan bir hafta önce Casey’in grandi çanağında nöbetçi olduğu sırada geminin kaptanı Hugh Pigot, onun sorumluluğundaki yelkenlerden birinin camadana vurulmadığını fark eder ve hemen asteğmeni yanına çağırır. Genç asteğmen hatasından dolayı defalarca özür dilese de kaptan onu azarlamayı sürdürür, üslubu gittikçe sertleşir ve ayaklarına kapanıp özür dilemesini ister. Casey bu şekilde aşağılanmayı reddedince kaptan bu sefer de herkesin içinde kırbaçlanmasını emreder, bu subaylara verilen bir ceza olmamakla birlikte hiç de centilmence olmayan çok ağır bir hakarettir.

Hermione isyandan sonra İspanyolların eline geçmiş ve Santa Cecilia ismini almış, 2 yıl sonra kaptan Edward Hamilton tarafından tekrar ele geçirilmiştir.

İsyandan bir gün önce gemiyi vuran şiddetli fırtınada kaptan Pigot, gabya yelkenlerinin camadana vurulmasını emreder; ancak gabyerlerin hızından memnun olmaz ve serenlerden inen son adamın kırbaçlanacağını söyler. Bu, oldukça mantıksız bir karardır; çünkü gabyerler serenlerde yan yana sıralanmış olduğundan en uçtakiler zaten her zaman sona kalacaktır. İşte ne olduysa o sırada olur, aşağı inmek için acele eden 3 genç denizci güverteye düşerek feci şekilde can verir. Kaptan Pigot,  “Atın şu beceriksizleri“ diyerek cesetlerin merasim bile yapılmadan denize atılmasını emreder, bu artık bardağı taşıran son damladır. Ardından iki lostromoya, şikâyet eden tüm gabyerlerin kırbaçlanmasını emreder, tüm gabyerler ertesi sabah da kırbaçlanırlar.

21 Eylül 1797 akşamı bir grup sarhoş denizci kaptanın kamarasına gelir ve dışarıda bekleyen nöbetçileri etkisiz hale getirerek içeri girerler. Bıçaklar ve palalarla kaptanı oracıkta lime lime ederler ve cesedini denize atarlar; ardından 8 subay ve 2 astsubay daha öldürülür ve hepsinin cesetleri denize atılır. İsyancılar gemiyi 8 gün sonra İspanyollara bırakmış, iki yıl İspanyolların elinde kalan gemi İngilizler tarafından tekrar ele geçirilerek, önce Retilition, daha sonra Retribution adlarıyla uzun yıllar İngiliz donanmasına hizmet vermiştir.

FİLMLERE KONU OLAN BİR İSYAN: BOUNTY

Denizcilik tarihinin kitaplara ve filmlere konu olan en ünlü isyanı ise Britanya Kraliyet Deniz Kuvvetleri gemisi HMS Bounty’de 27 Nisan 1789’da patlak vermişti. 1784 yılında Bethia adıyla denize indirilen gemi, 1787’de Kraliyet Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınarak ismi Bounty olarak değiştirilmiş ve kaptan William Bligh’ın komutasına verilmişti. Kaptan Bligh tecrübeli bir denizciydi, James Cook’un üçüncü ve son seferinde de görev almıştı. Bligh’ın görevi Tahiti’ye giderek ekmek ağacı numuneleri getirmekti, bu bitki sayesinde Batı Hint Adalarındaki kolonilere ucuz besin maddesi sağlanması düşünülüyordu.

Bounty’nin kaptanı William Bligh

Denizciler Tahiti’ye varınca buradaki huzurlu hayat onları cezbeder ve daha sonra kaptanları kendilerine sert davranması onları isyana teşvik eder. 28 Nisanda Tahiti’nin 1300 mil batısındaki Tonga yakınlarında isyan patlak verir, ikinci kaptan Fletcher Christian ve yandaşları kaptan Bligh’ın kamarasına girerler üstünde geceliğiyle birlikte onu güverteye sürüklerler. Gemideki 42 adamdan 18’i isyancıların, 22’si kaptanın tarafındadır; 2 kişi ise tarafsız kalmayı tercih eder. İsyancılar kansız bir şekilde geminin kontrolünü ele geçirirler ve kaptanla yandaşlarından 18’ini filikaya koyarak denize bırakırlar. İsyancılar önce Tahiti’ye gelirler, bir kısmı burada kalır. Christian Fletcher liderliğindeki bir grup ise devam ederek Pittcairn Adasına gelirler ve buraya yerleşirler, izlerini kaybettirmek için de gemiyi ateşe verirler.

İsyancılar kaptan Bligh ve 18 adamını bir filikayla denize bırakmışlar, daha sonra gemiyle Tahiti’ye gitmişlerdi.

Kaptan Bligh ve adamları önce 30 deniz mili uzaklıktaki bir adaya çıkarlar, ancak burada yerlilerin saldırısına uğrarlar ve bir adam hayatını kaybeder. Bunun üzerine kaptan Bligh ve adamları 7 m’lik üstü açık bir filikayla 47 günlük bir yolculuğun ardından Doğu Hint Adalarına ulaşırlar; bu 3618 deniz millik bir mesafedir ve kaptan Bligh rotasını sekstant, harita ya da cep saati olmadan, sadece bir usturlap ve pusula yardımıyla belirlemiştir. Kaptan Bligh buradan Britanya’ya geri döner ve isyanı askeri makamlara rapor eder. İsyancıları bulmak için sonraki yıllarda bölge aranır, Tahiti’deki isyancılar yakalanarak tutuklanır ve bunlardan üçü idama mahkûm edilir. Pittcairn adası o dönemki İngiliz seyir haritalarında görünmemektedir, dolayısıyla İngiliz gemileri buradaki isyancıları bulamaz. Bugün Pitcairn Adasında yaşayanlar bu isyancıların soyundan gelmektedir.

TÜRK DENİZCİLİK TARİHİNDEKİ İSYANLAR

Peki Avrupalı denizcilerin sık sık isyanlar çıkardıkları dönemlerde Osmanlı gemilerinde durum nasıldı? Osmanlı ‘da isyan hareketlerinin baş aktörleri yeniçerilerdi ve donanma çoğu zaman bu isyanları bastırmak için kullanılıyordu. Leventlerin reislerine bağlılığı o kadar fazlaydı ki, mesela 1551 yılında tüm Osmanlı donanması kaptan-ı derya Sinan Paşa’yı Trablus kıyılarında bırakmış, reisler çok sevdikleri Turgut Reis’in arkasından gitmişti. Turgut Reis adamlarına yaptıkları bu hareketin isyan sayılacağını söylemiş ve geri dönmelerini emretmiştir.

Osmanlı donanmasındaki isyanlara daha çok imparatorluğun son dönemlerinde rastlıyoruz; bunlar kitlesel isyan hareketleriydi ve daha çok siyasi nedenlere dayanıyordu. Mesela 1832’de Osmanlı güçlerinin Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa kuvvetlerine yenilmesi üzerine donanma ayaklanmış ve isyancıların tarafına geçmişti. Sultan II.Abdülhamit döneminde de donanma personelinin isyan edeceği korkusuyla 1878’den itibaren Osmanlı donanması yerinden oynatılmamış ve savaş gemilerimiz 19 yıl boyunca çürümeye terk edilmiştir.

17 Aralık 1906’da yayınlanan The New York Times gazetesinde 16 Aralıkta Türk denizcilerinin ayaklandığı haberine yer verilmiş. Haberde hizmet süreleri dolan tersane personelinin ücretlerinin ödenmesi talebiyle ayaklandığı, olaylar sırasında Ferik Amiral Ahmet Paşa (büyük bir ihtimalle o yıllarda tersane baş mühendisi olan Ahmet Besim Paşa) ve yaverinin ciddi bir şekilde yaralandığı belirtiliyor. The Lewiston Daily Sun gazetesinin 3 Mayıs 1909 tarihli haberinde ise bir gece önce Kasımpaşa Kışlasında kalan denizcilerin dağıtım için gemilere binmeyi reddettikleri ve isyan başlattıkları belirtilmektedir. Her iki olay da Amerikan Konsolosluğunun arkasındaki eski mezarlıkta gerçekleştiği için Amerikan gazeteleri olaya geniş yer ayırmış. 17 Nisan 1909 tarihli başka bir haberde ise Asar-ı Tevfik zırhlısı komutanı Arif Beyin ittihatçıları desteklemek maksadıyla topların Yıldız Köşkü’ne nişanlanmasını emrettiğini, ancak denizciler tarafından linç edildiği yazıyor; ancak bu haberde bir hata var, çünkü 31 Mart Vak’ası adıyla bilinen bu gerici isyanda öldürülen geminin kumandanı Arif Hikmet Paşa değil, kaptanı Ali Kabûli Bey’di. Haziran 1912’de donanma 6 aydır sefere çıkmadığı için rahatsız olan bazı küçük rütbeli subayların ayaklanma çıkardığı söylentileri dolaşır, 1914’te ise kışlalarda ve donanmada Almanları hedef alan savaş karşıtı isyanlar çıkar.

17 Nisan ve 3 Mayıs 1909 tarihli gazetelerde Türk denizcilerinin isyanı haberi

Görüldüğü gibi denizcilik tarihindeki isyanların hemen hemen hepsinin temel nedeni denizcilerin memnuniyetsizlikleridir. Şimdi günümüze kadar yaşanmış bazı ilginç gemi isyanlarıyla yazımızı noktalayalım:

  • 1797 – Spithead ve Nore Ayaklanmaları: Britanya Kraliyet Donanmasında denizcilerin gerçekleştirdiği iki büyük ayaklanma. Bu ayaklanmalar denizcilerin yaşam kalitesinin iyileştirilmesi ve ücretlerin arttırılması talebiyle başlatılmıştı.

  • 1839 – La Amistad Ayaklanması: Haziran 1839’da Sierra Leone’den Havana’ya köle ticareti yapan gemi, çıkan ayaklanma sonucu Afrikalı esirlerin kontrolüne geçmişti. Long Island kıyılarında USS Washington gemisi tarafından ele geçirilen La Amistad, XIX. yy’da kölelik karşıtı direnişin sembolü olmuştu.

  • 1905 – Potemkin İsyanı: Haziran 1905’te Potemkin Zırhlısında görevli denizciler subaylara karşı ayaklanmış, 7 subayı öldürerek gemiyi ele geçirmişti. Odesa limanına kırmızı bayrak çekerek giren gemi bir anda Rus Devriminin simgesi olmuştu.

  • 1918 – Wilhelmshaven İsyanı: 29 Ekim 1918’de Alman Açık Deniz Filosunda patlak veren isyan I. Dünya Savaşının sonunu getiren sebeplerden biriydi.

  • 1944 – Port Chicago İsyanı: 9 ağustos 1944’te, Port Chicago’da yaşanan mühimmat patlamasından 3 hafta sonra ağır topçu taburunda görevli 320 zenci denizciden 258’i toplara cephane yüklemeyi reddetmişti.

  • 1970 – Columbia Eagle Olayı: 14 Mart 1970’te Vietnam savaşı sırasında Amerikan ticaret gemisindeki denizciler isyan ederek gemiyi ele geçirmiş ve Kamboçya’ya kaçırmıştı.

  • 1973 – Velos İsyanı: 23 Mayıs 1973’de Yunan savaş gemisi Velos, Nato tatbikatı sonrasında Yunanistana dönmeyi reddetmişti. Kaptanın bu hareketi cunta karşıtı bir eylemdi.

 

Sabri Çağrı Sezgin

scsezgin@gmail.com

 

DENİZCİLİK TARİHİNDEKİ İSYANLAR” te bir düşünce

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Copyright © 2023 Marinist